Piramitlerin Büyük Sırrı Gün Yüzüne Çıktı

bosna piramit

Dünyada şimdiye kadar en çok piramidi gezmiş ve Bosna Piramitleri’ni keşfetmiş kişi olan Dr. Sam Osmanagich, bu alanda ikisi Türkçe’ye de çevrilen 18 kitap yazmış. Tam bir Türkiye âşığı olan Osmanagich ile görüştük ve piramitlerle ilgili heyecanla okuyacağınız bir röportaj gerçekleştirdik.

Lisedeyken arkeoloji okumak istemiştim. Türlü nedenlerle olmadı. Ama sanırım bir yanım hep toprak altında saklı medeniyetlerde, gizemlerde kaldı. Belki de bu nedenle Giza, Göbeklitepe, Peru gibi yerler beni çağırıyor. Birkaç yıldır Bosna Piramitleri’ni görmeye niyet ediyordum. Evde kaldığımız günlerde bu pek mümkün olmasa da hayat, yolumu piramitleri gün ışığıyla buluşturan adamla kesiştirdi. Dr. Sam Osmanagich, dünyada şimdiye kadar en çok piramidi gezmiş olan kişi. Bu alanda yazdığı 18 kitap var, iki tanesini Türkçe olarak da bulmak mümkün.

Doktorasını Maya Uygarlığı üzerine yapmış, 25 yılı aşkın süredir dünyanın dört bir yanında piramitleri ve diğer megalitleri (çok iri taşların birbiri üzerine harçsız olarak yerleştirilmeleriyle yapılan ve insanoğlunun ilk mimari yapıtlarını oluşturan yapılar) ziyaret ediyor, bu alanda araştırmalar yapıyor. 2005 yılında kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Bosna’daki Güneş Piramidi Arkeolojik Parkı’nı kurmasından bu yana buradaki araştırmaları ve etkinlikleri de yönetiyor. Osmanagich ile iki defa görüntülü görüşme gerçekleştirdim. Kendisini saatlerce sorularıma maruz bıraktım, büyük bir sabır ve içtenlikle hepsini cevapladı. İnanın, yine buluşsak yine kendisini saatlerce dinleyebilirim.

Yakın zamanda tekrar buluşmak için sözleştik, hatta bir gün Göbeklitepe’de buluşmayı da planladık. Tam bir Türkiye aşığı olan Osmanagich, yaz tatili için de buralara geliyormuş. Eğer Indiana Jones şapkalı, içten gülümseyen bir araştırmacı ile karşılaşırsanız Osmanagich olma ihtimali hayli yüksek. Lafı daha uzatmadan, Bosna Piramitleri’ni keşfeden bu adamın engin bilgileri ve hayat hikâyesiyle baş başa bırakıyorum sizleri.

İlk adımınız neydi, gençken bu uygarlıkları mı hayal ediyordunuz?

Ergenken çok kitap okuyordum, bizim dönemimizde internet yoktu ve televizyonda da sadece birkaç kanal vardı. Her yıl 100 kitap okuyordum. Bazıları felsefe, din, tarih, sanat, spiritüaliteyle ilgiliydi. Kadim tarih konulu olanlarsa beni en çok etkileyenlerdi. Genç bir delikanlıyken çok seyahat etmeye başladım; okuduğum yerlere gidiyor, gördüklerimle okuduklarımın uyuşmadıklarını anlıyordum. Mesela Matchu Pitchu ile ilgili tüm kitapları okudum, hepsinde aynı bilgi geçiyor: İnkaların kraliyet meskeni olduğu. İnkalar Güney Amerika’da 12-14. yüzyılda yaşadılar. Oraya gittiğinizde dört farklı blok tipi görürsünüz.

En eski uygarlığın kullandığı 24 köşeli ve en büyük olanlardır. Kimyasal testler bu taşların Peru’dan değil, Bolivya’dan geldiğini göstermiş. Yani o zamanki kişiler bu devasa taşları 16 km uzaklıktaki Bolivya’dan alıp, denizden 2500 m yükseklikteki bu alan getiriyorlardı. O dönemde burada tepe, pencere, kapı, oda yoktu. İkinci uygarlık onlarca ton ağırlığında bloklar kullandı. Üçüncü uygarlık da benzer kolonları kullandı ancak bu bloklar bugünkü sanayi tipi beton gibiydi, üzerlerinde bir işçilik yoktu. Dördüncü uygarlık İnkalar burayı keşfetti. Küçük primitif taşlar kullandılar ve buraya kraliyet ailesini getirdiler. İnsanlar enerjik olarak güçlü yerleri kullanıyordu; Mısır, Bosna, Peru gibi. Türkiye de çok özel bir yer, buradaki yerler de binlerce yıl öncesinden kalma.

Merakınız bir yaşam tarzına nasıl dönüştü?

Bosna, Yugoslavya ve ABD’de yaşadım. Doktoramı Maya uygarlığı üzerine yazdım. Guatemala, Meksika, Honduras, Salvadore gibi sayısız yerde piramit ve tapınaklar aradım. Bu alanda 18 kitap yazdım. Muhtemelen benden başka bu kadar çok piramit gören ve araştıran başkası yok. Çin, Endonezya, Kamboçya, Mauritius, Mısır, Sudan, Kanarya Adaları, İspanya, İtalya, Yunanistan, Avustralya, Peru, Bolivya ve Orta Amerika gezdiğim yerlerden bazıları. 15 yıl önce ilk Avrupa piramidini keşfettim. Beş büyük piramit yapıdan oluşuyor: Güneş, Ay, Ejderha, Dünya ve Sevgi.

Piramitlerin dışında tarih öncesi yer altı ağı da bulunuyor alttaki tünellerde. 2500 metre derindeler. Bu projeyi yönetiyorum baş müfettiş olarak. Şu anda Bosna Piramitleri en aktif arkeolojik site. Farklı alanlardan yüzlerce gönüllü uzman gelip bu çalışmada yer alıyor. Ayrıca gezegendeki megalitik alanları da araştırıyorum.

Bosna Piramitleri’ni bulduğunuzda kendinizi nasıl hissettiniz?

Sarayova’ya kitap imzası için gelmiştim, müzeye gittiğimde bazı konuşmalar duydum. 13.-14. yüzyıllarda Bosna kralının kale olarak kullandığı bir tepeden söz ediyorlardı. Beni tepeye götürmelerini istedim, orada bir şey olmadığını söylediler. Çıktık, tırmandık en tepeye. Kimseye söylememiştim ama piramit olduğunu biliyordum, o sırada başka bir tepe daha buldum piramit olan. Genelde piramitler çift olur ve biri Güneş biri Ay adını alır.

İsim aynı olmasın diye Bosna Güneş Piramidi ve Bosna Ay Piramidi dedim. Sonra vadiye baktım, iki nehir vardı. Bir anda oranın geçmişini vizyonladım. Tüm vadi büyük taşlarla kaplanmıştı. “Beyler sizi rahatsız edeceğim ama şu anda dünyadaki en büyük piramit yapısının üzerindeyiz biliyor musunuz? İleride de ikinci piramit var” dedim. Şoke oldular.

Resmi Tarihten Önceki Uygarlıklar adlı kitabımda Meksika’daki güneş piramidinin fotoğrafının olduğunu hatırladım. Bu kitap yanımdaydı. Öylesine açtım ve sayfa 108’teydi. Bu sayı önemlidir, toplamı 9 yapıyor ve 9 kutsal sayıdır. Ve fotoğraf oradaydı. Bu kişilere fotoğrafı gösterdim. Orada gördüğümüz ve karşımızda duran aynıydı. Bu piramidin çok büyük olduğunu söyledim. Bu an benim için çok özeldi. O an burada kalmaya karar verdim. Kültür Bakanlığı’na yazı yazdım, araştırma yapmak için izin aldım.

Normalde müzeler izin alır, ben Bosna’da kişisel olarak kazı izni alan ilk kişiyim. Kazmaya başladım ve gerisini biliyorsunuz. Benim finansal özgürlüğüm olduğundan istediğim şekilde araştırmalar yaptım. Bilgim ve tecrübem vardı bu alanda. Pek çok kapı açıldı, bazıları kapansa da.

Dünyada pek çok piramit var, daire şekilli alanlar var. Mesela Piramit Kodu adlı belgeselde Mısır’daki piramitlerin enerji üreten makine gibi oldukları söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Piramitler konusunda Mısır’da ana görüşteki arkeologlar, Mısırologlar, bilimciler var. Bu kişiler süregelen inanışı devam ettiriyor. Meksika’da piramitli alanlarda Meksikalı ve ABD’li arkeologlar var. Ama bu kişiler disiplinler arası bir bakış açısı uygulamıyor; jeofizik, jeotermal gibi farklı bilimlerin perspektifinden bakmıyor. Bir de bağımsız araştırmacılar var ve sayısı her geçen gün artıyor. Piramit Kodu belgeselinde bu araştırmacılar konuşuyor. 1967’de Erich Von Daniken’ın Tanrıların Arabaları kitabıyla ilk adım atıldı. 1990’larda Graham Hancock, Robert Duval, John Anthony West gibi araştırmacılar oldu. 2005’lerde Michael Tellinger, Dr Beny Hillman gibi yeni nesil araştırmacılar çıktı. Sonra Bosna Piramidi ortaya çıktı.

Bu piramitlerin amacını keşfetmek için arkeoloji yeterli değil. Arkeologlar çömlek ve taştan yapılmış aletleri arıyor ama bu yeterli değil. Bu nedenle Bosna projesini tüm bilim alanlarına açtım. Klasik bilimler; arkeoloji, jeoloji, paleontoloji, bioloji, vb… Modern teknoloji; jeotermal, jeofizik, karbon ölçümü, enerji ölçümü, vb… Projede fizikçiler, ses mühendisleri, telekomünikasyon mühendisleri, elektrik mühendisleri, medikal uzmanlar da çalışıyor. Dünyada piramitlerin mezar için inşa edilmediğini ispatlayan ilk grubuz, enerji makinesi olarak inşa edildiklerini ispat ettik.

Piramit şekli sayesinde doğal enerji kaynağını büyütür. Örneğin Bosna’daki en büyük piramit olan güneş piramidinin altında su akışı vardır ve negatif iyon taşır. Dolayısıyla piramitlerin altında elektromanyetik bir alan yaratılır. Piramitte kuvars kristali bulduk, bu kristal elektromagnetizmi ultrasound’a çevirir. Bir de yaşam enerjisi dediğimiz bir enerji var, bunu yüzdesel olarak ölçen bir makinemiz var. Örneğin normal şehirde yüzde 25, köyde yüzde 50 oranında yaşam enerjisi varken, piramitler yüzde 100 orana sahip.

Bosna Piramitleri, Mısır Piramitleri’nden eski mi?

Resmi kayıtlara bakarsanız Mısır’daki üç büyük piramit 4. hanedanlık döneminde inşa edilmiştir ve firavunların mezarıdır. Oysa buna dair bir ispat yok, piramitlerde hiç mumya bulunmadı. Hiçbirinde hiyeroglif, resim, mezar, kemik yok. Ayrıca 100 bin köle kullanıldığı söyleniyor ama bu kadar sayıda köle de yok o dönemde. Yüzlerce yıl sonra 19. hanedanlıkta 2. Ramses Hititler’le savaşıyor ve tüm ordusunu getiriyor. Sayı 20 bin; dolayısıyla o sayıda köle olması imkânsız.

O zaman piramitler kaç yaşında?

30 bin yıldan eskiler. Mısır Piramitleri, Giza Platosu’nda çölde yer alır. Bunlar Akdeniz’den 200 km uzakta. Bugün Giza’ya gittiğinizde deniz kabukları görürsünüz. 12 bin yıl önce Giza ile Akdeniz yakındı. Dolayısıyla tam yaşını bilemesem de Giza Piramitleri en az 1200 yıl önce ilk defa açıldı. Bosna Piramitleri’nin yaşına gelirsek; toprakları çıkarınca, 1 metre aşağıda bloklar bulduk. Dört kat vardı, bunlardan birinci ve ikinci arasında organik fosil bulduk. Karbon testine göre 29 bin 200 yıl öncesine aitti. Bu testler 400 yıl önce ya da sonraya gidebilir.

Piramit farklı türde enerjiler üretiyorsa, bu üretimin amacı neydi?

Güneş Piramidi’nin üstünde enerji ışınları 4,5 metrelik bir alana yayılıyor, daha yukarıya çıkınca bu alan 20 metrelik bir alana genişliyor, sonra yeniden 4,5 ve 20 metre şeklinde güneşe doğru uzanıyor. Bu alandaki enerji 28 kilohertz, buna fizikçiler Tesla Dalgası adını veriyor. Ve seyahati ışık hızından daha hızlı hâle getiriyor. Dolayısıyla ilk vardığımız sonuç piramitlerin iletişim makinesi olduğu. İlginçtir ki Nicola Tesla, Bosna Piramitleri’nden yaklaşık 200 km uzakta doğdu. O iki gezegen arasında 28 kilohertzlik enerji gönderimi yapıyordu. Bundan 30 bin yıl önce Bosna Piramitleri yapıldı ve onlar frekansları bizden çok daha iyi biliyorlardı.

Piramitlerin ikinci amacı, altlarındaki yer altı tünellerinde saklı. Bosna Piramitleri’nin altındaki tünel ağının 2 km’den fazlasını temizledik. Derine indikçe daha iyi nefes alabiliyorduk. Bu mantıklı değildir. Normalde derine indikçe insan boğulacak gibi olur. Solunum konusunda astım gibi sorunları olan kişiler bir ziyaretten sonra daha iyi nefes almaya başladı. Şekeri yüksek olanlar tüneli bir kez bir saat ziyaret edince kan değerleri normale düştü. Tansiyon sorunu olan kişiler bir ziyaret sonrası normale döndü. Zamanla bu verileri topladık. Sitemizde de var. Son birkaç senedir, kanser, tümör gibi sorunları olan kişiler bir-iki hafta kalıyorlar. Sağlıklarında büyük gelişmeler oldu.

Sizce tüm bu yararlarının yanı sıra piramitler özellikle hangi amaçlar için inşa edildiler?

Öğretmenler bize “Mısır’da firavunların mezarı olsun diye piramitler inşa edildi, Meksika’da seremonilerde kullanmak için yapıldı” diye öğretti, bunları geçin. Bize okullarda 6000-7000 yıl önce tarihin Sümerlerle başladığını da söylediler ama bu yanlıştı. Son 100 bin yılda en az beş döngü yaşandı. Her döngü sonunda bir felaket oldu ve insan nüfusu yüzde 99 düştü. 75 bin yıl önce Endonezya’da yanardağ patlaması oldu, yüzlerce yıl gökyüzü görünmedi. İnsanların yüzde 99’u öldü. 55 bin yıl önce kimyasal dengesizlik oldu. 35 bin yıl önce solar kıvılcımlarla patlamalar oldu. 18 bin yıl önce de oldu. Değişim değil, döngüler var. Tepeye ulaşıyor, insanlara bir şey oluyor ve baştan başlıyorlar.

Şu anda en güzel, en gelişmiş, en akıllı olduğumuzu düşünüyorsak yanılıyoruz. Biz uygarlıklardan biriyiz ve son gelecek, hayatta kalan yüzde 1 kendilerinin en güzel, en gelişmiş olduğunu düşünecekler. Kefre’yi, Chichen Itza’yı, piramitleri ölçtüm, enerjileri hâlen aktif. Eskiden iletişim amaçlı kullanıldılar çok uzak mesafeler için. Eğer burası A noktası ise B nerede, ya da burası B ise A nerede? C-D-E noktaları da var mı? Biri bizim gezegenimizden bilgi almak için mi kullanıyordu buraları? Bu teknoloji elbette ki bizimkinden çok daha ileriydi ve uzayda seyahat için kullanılıyordu. Babil’de kil tabletlerde gezegenlerle ilgili bilgiler vardı. Bir tablette; bizim güneş sistemimizle diğer güneş sistemleri vardı.

Boğa yıldızı dizimi ile aradaki mesafeyi gösteriyorlardı, neden kullanılmıyorsa biri bunu yazsın. Başka bir güneş sistemiyle aramızdaki mesafeyi neden ölçsün? Babilliler’in teleskopu bile yoktu. Kim ne amaçla yaptı? Diyelim İstanbul’da tren istasyonundasınız, İstanbul-Ankara arası mesafe belli. Bu tablolar bizim için pratik bilgiler. Dolayısıyla sistemler arası mesafelerin gösterilmesi de onlar için kullanışlı idi. Esas amaç iletişimdi. Şifa, su, yemek, aura temizliği, spiritüel güçlerin aktivasyonu da yan amaçlardı.

Gezegenler arası yolculuk için kullanılıyor muydu?

Evet. Beş duyumuz var, gerçekliğimizi duyumsamak için. Mesela belli bir aralıktaki frekansları duyuyoruz. 20 kilohertz sonrasını duymuyoruz, bu frekanstan sonrasına ultrasound deniyor ve ölçebiliyoruz. Kediler, köpekler bizden fazlasını duyuyor. Görüyoruz ama belli bir limitle. Dokunuyoruz, tadıyoruz, kokluyoruz. Ama gerçekliğimiz çok limitli. Spiritüalite farklı anlamlara geliyor; Hristiyan ya da Budist biriyle konuşunca spiritüalite dinle eşleşiyor. Benim için ise spiritüel duyuların gelişimidir. 30 spiritüel duyumuz var.

Daha ilerisini duyabilir, görebilir, hissedebiliriz. Biraz eğitimle kendi aurik alanımızı ve başkalarınınkini hissedebiliriz. Eğitimle aurik alanı görebiliriz, mesela parmaklarımıza odaklanırsak biraz gölge gibi görürüz, sonra renkleri görürüz her gün kendimizi eğitirsek. Piramitler ve megalitik alanlar çok büyük enerji üretiyorlar ve bunlar için kullanılıyorlardı.

Pozitif dergisi

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz